Zülkarneyn kimdir?

2 Replies, 1336 Views

Zülkarneyn ismi Kur'ân'da zikredilir. 'Sana Zülkarneyn'i sorarlar' (Kehf, 18/83) âyeti bunu ifade etmektedir.

Ancak isim geçmekle birlikte, Zülkarneyn'in kimliği yine kapalı kalmaktadır. Ona Topal Filip'in (Philippos) oğlu Büyük İskender diyenler vardır. Halbuki Zülkarneyn, Hz. İbrahim devrinde yaşamıştır. Hatta bazı rivayetler, Hz. İbrahim ile Zülkarneyn'in görüşmelerinden bahsetmektedir. (İbn Kesir, el-Bidâye, 2/95-98) Bu itibarla Milat'tan 300 sene kadar önce yaşamış olan Büyük İskender asla Zülkarneyn olamaz. Zülkarneyn'in Himyer'den olması ihtimal dâhilindedir. Çünkü Yemen lisanında isimlerin başına 'Zülmenar', 'Zülyesar' vs. gibi 'zü' getirilmesi âdeti vardır. Zülkarneyn Afrika asıllı olabilir. Zülkarneyn'in oradan Çin'e uzanmış olması da mümkündür. Ama yine de konu kesinlik kazanmış değildir. Acaba bu Zülkarneyn kimdir?

Hz. Ali'den gelen bir rivayette, Zülkarneyn'in salih bir insan olduğu söylenmektedir. Peygamberliği ise şüphelidir. Durum böyle olunca da, böyle biri, katiyen gittiği yere sefahat götüren sarhoş ve ayyaş İskender olamaz. Hem Hz. İbrahim gibi Ulu'l azm (azim sahibi, çileyle gelmiş) bir peygamber, İskender gibi birine sarılıp onu bağrına basmaz.

Zülkarneyn'in kim olduğu bilinmemektedir. Bilinen bir şey varsa, o da onun, bir gerçeğin temsilcisi olduğudur. Zaten bizim için önemli olan da böyle bir gerçeğin keşfidir. Zülkarneyn, sebeplerle çepeçevre kuşatılmış ve kendisine Cenâb-ı Hak tarafından 'müknet-geniş imkanlar' verilmiş bir insandır. Onu, hiçbir olay sarsamaz. O, hayatın bütün ünitelerinde tam bir salahiyet sahibidir. Sosyal hayatı bütün ayrıntılarıyla bilir. Onun iktisadî hayatı ve askerî hayatı da en az o kadar ileridir. Ve o aynı zamanda bir ibadet insanıdır. Bu yönüyle de tam bir zâhiddir. Bütün sebepler seferber edilmiş ve onun emrine verilmiştir. Bunun üzerine yerinde irşad ekipleri çıkarır, onları yürütür, yerinde de dünyayı fethetmek için hem doğuya, hem batıya seferler düzenler.

Önce batıya gider, güneşin battığı yere ulaşır. Burası öyle bir yerdir ki, onun, artık bir adım daha atması mümkün değildir. Çünkü bir ihtimal o Atlas Okyanusu'na ulaşmıştır. Burada Zülkarneyn, güneşin bulanık bir balçık içinde battığını görür. Belki de bu görüntü, denizin buharlaşmasından meydana gelen bir görüntüdür veya bu tasvirin hakikati tamamen Kur'ân'ın bakış ve değerlendiriş ufkuna aittir. Gökyüzünde küçük bir göz gibi duran güneş, yeryüzünün gözü durumunda olan okyanusa batarken gök ehli tarafından, Kur'ân'ın tasvir ettiği şekilde görünür. Onun içindir ki, Kur'ân bu tabloyu anlatırken 'fi aynin hamietin' demiştir.

Daha sonra o, doğuya yönelir. Dünyanın doğusunu da fethetme niyetindedir. Fakat bütün seferlerinde sebeplere riayet ederek hareket eder. Burada bir topluluk görür ki, bunlar adeta çıplaktırlar. Bu üslup, ya bulundukları yerin çoraklığını ya da üzerilerine elbise dahi giymeyen kavmin göçebeliğini işaretlemektedir.

Derken Zülkarneyn'in yolculuğu, bir seddin bulunduğu yere kadar devam eder. Orada bir kavim görür ki, bunlar ya ilkel bir dille konuşuyorlardır veya dilleri ilkel değil de fakat Zülkarneyn bu dili tam bilmemektedir. Onlar, Zülkarneyn'e müracaat ederek Ye'cüc ve Me'cüc istilasına karşı kendilerini korumasını ve bunun için de ona haraç vermeye hazır olduklarını arz ederler. Zülkarneyn, haracı kabul etmez. Ama seddi kendi imkanlarıyla yapacağı sözünü verir onlara.

Yukarıdaki hadisede, Hz. Musa ile Hızır'ın buluştukları denizin neresi olduğunu bilmediğimiz gibi bu seddin de nerede olduğunu bilmemekteyiz. Meçhuliyet burada da devam etmektedir. Zira bu olaylar, sadece bir devre ve bir yere özgün olaylar değildir. Her devirde ve her yerde olması mümkün olaylardır ve kahramanları da belli kişilerle sınırlanmamalıdır. Belki bu kahramanlar, dünyanın değişik yerlerine serpiştirilmiştir. Hz. Adem'den beri devam eden ve kıyamete kadar da devam edecek olan her türlü bilinçli toplumlaşma bu gerçeğin bir parçasıdır ve Cenâb-ı Hak, bu hususu bir sır olarak sürdürmektedir.

Bu set hakkında da çeşitli rivayetler var; bazıları bu seddin, meşhur Çin Seddi olduğunu söyler. Onlara göre bu set, Çinlileri Türklerden korumak için yapılmıştır. Bazılarına göre ise Azerbaycan-Ermenistan arasında Dağistan'daki Demirkapı Seddidir. Belki de bu set, Ural dağlarındaki settir veya hiçbiri değildir de, Bering Boğazı'ndaki geçit noktasıdır. Bütün bunlar bizim bilgimiz dışındadır. Bunların ne olup olmadığını bilmediğimiz gibi, bu seddin niteliğini de kesin olarak bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da şudur: Zülkarneyn, doğudan batıya gün be gün hakimiyet kurmuş ve öyle bir set yapmıştır ki, bu seddin tuğlaları demirden, sıvası da bakırdandır. Bu inşa, bugünün teknik ve sanayiinden çok daha ileri bir teknikle yapılmış olmalıdır. Günümüzde yapılan bazı araştırmaların sonucu bizlere bu konuda bir fikir verebilir.

Zülkarneyn, varlığı aşikar ve ilimleri kendinde toplamış salih bir kişidir.
(Son Düzenleme: 02-11-2013, 01:15 PM, Düzenleyen: Utarit.)
İlgincin ötesi
Utarit
Zülkarneyn konusu, Kur'an'ın gizemlerini kaleme alan yazarların vazgeçilmezi olmuştur. Reklam gibi algılanmasın, yeni çıkan bir kitabın haberini aldım, orada da Zülkarneyn ile ilgili bilgiler varmış. ''Anatula.
Kayıp Kıtalar, Kara Delikler ve Kuran’daki Bilim'', yazarı Olgun Aydoğu. Okumadım ama ilginç olabilir. Burada linkini veriyorum: http://www.hermeskitap.com/catalog/product_info.php?products_id=75906
Utarit



Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi



10tl.net Destek Forumu -

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping